6 Ağustos 2021 tarihinde sayın Ziya Selçuk’un yerine Millî Eğitim Bakanı olarak atanan Mahmut Özer, geldiği günden beri sürekli okul öncesi eğitime verdiği önemden bahsedip kararlı bir şekilde bu yönde adımlar atıyor. En az 10 yıllık bir söylenti olan “okul öncesi eğitim zorunlu olacakmış” konusuyla ilgili önceki hiçbir bakan adım atmazken, sayın Mahmut Özer sürekli somut adımlar atarak bu söylentiyi gerçeğe dönüştürme çabasında.
MEB özellikle son birkaç ay içinde okul öncesi okullaşma oranını büyük oranda arttırmak için çabaladıklarını söyleyerek her çıktığı programda bunu tekrarlıyor. Sadece lafta kalmayıp icraate de döküldüğü belli çünkü ocak yarıyıl mazeret tayininde okul öncesi kontenjanına geçen yılların en az 3 katı fazlası kadar kontenjan açılmış. Pek çok yeni anaokulu ve ana sınıfı eğitim öğretime yeni başlıyor. Yıl sonuna kadar da hedefin 3000 anaokulu ve 40.000 ana sınıfı olduğunu düşünürsek iki üç yıla kalmadan okul öncesi zorunlu eğitim kapsamına alınabilecek.
MillÎ Eğitim Bakanlığı da resmî web sitesinde konuyla ilgili sürekli güncel bilgiler paylaşarak artan okullaşma oranını ve artan sınıf sayılarını bizlere sunuyor. Son paylaşılan 15 Ocak tarihli haberde kısa sürede 5500 yeni ana sınıfının açıldığı anlatılmış ve 3-5 yaş grubundaki okullaşma oranının %48’e yükseldiği söylenmiş. 2022’de açılacak olan yeni ilkokulların hepsinin bünyesinde ana sınıfı açılma şartı da getirilmiş. Yıl sonuna kadar sadece 3 yaşta olan okullaşma oranının %14’ten %50’ye, 4 yaşta %35 olan oranı %70’e ve 5 yaşta %78 olan oranı %100’e çıkarılması planlanıyor. Bu da 5 yaş grubundaki ilkokula hazırlık düzeyinde olan tüm öğrencilerin okul öncesi eğitime katılabileceği anlamına geliyor.
Okul öncesi öğretmenleri için de çok olumlu olan bu durum hem ilk atama sayılarını hem de yer değiştirmelerdeki sorunları çözeceğe benziyor. Az okul ve az sınıf olduğu için özellikle eş durumu atamalarında ve il dışı atamalarda İstanbul dışına atanabilmek okul öncesi öğretmenleri için çok zor oluyordu. Şimdi sınıf sayısının artması öğretmenler arasında yer değiştirmeleri de kolaylaştıracak ve yeni mezun olan öğretmenlerin de çok beklemeden atanması sağlanacak. Ayrıca yönetici olmak isteyen okul öncesi öğretmenleri de anaokullarının yaygınlaşmasıyla çok daha kolay bir şekilde yönetim kademelerine gelebilecek.
Okul öncesi eğitimin önemi tüm ülkelerde kanıtlanmışken ülkemizde verilen değer pek yüksek değildi. Özellikle çalışan ailelerin çocuklarını bırakacak bir yer olarak görmesi nedeniyle hem verilen eğitim önemsenmiyor hem de öğretmenler bakıcı olarak görülüyordu. Oysaki çocukların gelişimlerinin en hızlı olduğu dönemde okul öncesi eğitime geldiklerinde, ileriki hayatlarında da çok daha başarılı ve mutlu insanlar oldukları pek çok araştırmada sonuç olarak sunulmuş durumda. Bu yüzden artan okul ve sınıf sayılarıyla birlikte okul öncesine ayrılan kaynaklar da arttırılırsa ülkemiz için çok faydalı adımlar nihayet atılmış olacak. Sayın Mahmut Özer’e okul öncesi eğitime verdiği katkıdan ve önemden dolayı teşekkür ediyoruz.